Hani birini seversiniz ya, belli edersiniz ya ve karşılık bulursunuz ya, korkusuzlaşırsınız ya, dünyayı görmez olursunuz ya, siz artık siz olmaktan çıkarsınız ve başka biri olmaya başlarsınız ya, göğsünüzden bir hoşluk taşar tepenizden çıkar ya, işte o yaşamaya değer.
O zaman siz, siz olmaktan çıkarsınız, dönüşürsünüz, bahar olursunuz, çiçek açarsınız, bitkiler sizde canlanır. Ayaklarınızı hissetmezsiniz, sorunlar umurunuz da değildir, sonlar da umurunuz da değildir.
Gece ay sizde yakamoz olur, gündüz güneşle oynaşırsınız, sabahları umut dolarak kalkarsınız, onu düşünürsünüz, onda yaşarsınız, o oluverirsiniz. Heyecan, uykusuzluk yapar. Düşüncelerinizi o kapsar.
Başka kimselere gözünüz körleşir, sadece o yanar dünyanızda, sabah şafak gibi aydınlanır siz de, siz kendiniz olmaktan çıkarsınız, mutluluğa dönüşürsünüz, sevince kesilirsiniz, başka hiçbir şey istemezsiniz, odağınız sevdiğiniz olur.
Sonunda ne olacak diye düşünmezsiniz, rüzgarın her getirdiği koku onun diye sahiplenir, içinizin derinliklerinize çekersiniz. Bitmesin istersiniz, hiç bitmesin. Yaşamak sevince, yaşamak mutluluğa, yaşamak heyecan kasırgasına dönüşür.
Ve sonra biz hatalar yapmaya başlarız. Bitmesin diye kaybetme korkusu yaşamaya başlarız. İlk hataları o getirir. Ve devam ederiz hatalarımıza, bitmesin isteriz, onu kimse fark etmesin sadece benim olsun, ben yaşayayım istersiniz, değiştirmeye çalışırsınız kendinizce. Kıskanırsınız, kıskançlık duygusu yaşamaya başlarsınız, bu ise bize ikinci hatayı getirir.
Ve hatalar, hatalar kasırgasına dönmeye başlar, duramazsınız artık, kısır döngüye kapılırsınız. Sağlıklı düşünemezsiniz, her yaptığınız hata, yeni bir hataya gebedir. Sorasınız kendinize ne güzeldi, ne oldu? Neden sevinç acı ve ıstıraba dönüştü?
Geriye büyük bir acı, kırılmış kalplar ve atlatılması gereken ağır bir depresyon kalır size miras olarak.
Oysa mutluluğun sırrı belliydi sadece bir kelime ‘’GÜVEN’’ di. Kendine ve ona olan ‘’GÜVEN’’ di. Güven olsaydı, her şey başka türlü olurdu.
Mirza TAZEGÜL