Aynada ki bene baktım, aynadaki ben bana baktı. Ben aynadaki bene dedim ki:
Yaşam sana geldiğimde bir seçim lüksüm yoktu. Giderken de bir seçim lüksüm olmayacak. Ben bir hamurdum önce ailem yoğurdu (sen busun)dedi. Sonra çevrem yoğurdu (sen şusun) dedi.
Kendimi bildiğimde çok geç olmuştu, ben ya şuydum ya buydum. Hamurken aldığım şeklin üzerinde ne kadar oynarsam oynayayım kırılmadan düzelecek halim yoktu.
Tüm yaşamım artık o şekil üzerine kurulacaktı. İş seçimim, eş seçimim, duygularım, düşüncelerim, yaşam tarzım, korkularım, alışkanlıklarım hastalıklarım, başarım ve hatta ölüm şeklim. Kendimi bildiğimde benim bir karakterim oluşmuştu, oluşan karakterim ise kaderimi çizmişti. Bir yolu yok kurtulmanın.
Aynada ki ben tebessümü suratına asarak bana baktı ve dedi ki;
Bir yol var, evet bir yol var. O yol yıllarca ıslanarak, eğilecek kıvama gelinceye kadar ıslanarak, fark ederek, eğilip bükülmen ve yeniden şekillenmem.
Bir yol var, evet bir yol var o yol kendine bile başkaldırmanın yoludur, o yol cesaretin yoludur, o yol bilgeliğe ulaşıp farklı olmanın yoludur, risk almanın yoludur ve korkusuz davranmanın yoludur.
Ama bir sorun var o yol da en yakının dikilir karşına, dostların düşman olabilir, sevdiklerin sana karşı gelebilir, çünkü sen farklı olmayı seçmekle onlarında dikkatini çekmiş ve tepkisini almış olursun, göğüsleyebilirsen tüm bunları yaşamını değiştirme imkanına kavuşursun.
Ama bir sorun daha ver, korkularını yenmelisin, bu güne kadar olan yol bildiğin yoldu ve korkusuzca sürü ile yürüdüğün yoldu, fakat yeni yolun yalnız ve kendi açacağın zorlu bir yol olacağından korkuların sarılacaktır boğazına, korkuların senin içinde titremeler ve sancılara neden olacaktır.
Kendine başkaldıracak, çevrene başkaldıracak, korkularını yenecek sürüden ayrılacak cesaretin varsa dostum yeni bir bene merhaba de, yeni ve senin tasarladığın kaliteli bir hayata merhaba de.
Mirza TAZEGÜL